Tek bir gen mutasyona uğradığında otizme sebep olamaz. Ancak son 10 (on) yılda, araştırmacılar beyin gelişimini etkileyen otizm riskini artıracak yüzlerce gen varyasyonu belirlediler. Bu bilim insanları yalnızca protein yapı taşlarını doğrudan kodlayan DNA'daki varyantları aradılar. Şimdi, kodlamayan DNA adı verilen yeni bir çalışma denemesi, gen aktivitesini düzenleyen bölgelerdeki değişikliklerin de otizme sebep olan unsurlara katkı yaptığını gösterdi. Şaşırtıcı bir şekilde bu varyasyonlar, otizmli olmayan babalardan gelen kalıtsal varyasyonlardı.
Lucia Peixoto, “Biraz kışkırtıcı ve bizi otizm genetiğini farklı bir şekilde düşünmeye itiyor” diyor. Spokane'deki Washington Eyalet Üniversitesi'nde araştırmaya dâhil olmamış bir sinirbilimci ve biyolog “Bu alana harika bir katkı olduğunu düşünüyorum.” diye yorumladı.
Otizm için genetik risk araştırmaları temel olarak bir bireyin genomunda kendiliğinden ortaya çıkan (bir ebeveynden miras alınması yerine) protein kodlayan bölgeleri bozan ve mutasyonlara sebep olan noktalara odaklanıyor.
Zira bu sporadik mutasyonların göreceli olarak büyük etkileri vardır ve yapılan çalışmalar, bireysel olarak nadir görülmekle birlikte, vakaların yaklaşık %25-30'una birlikte katkıda bulunduğunu Kaliforniya’daki San Diego Üniversitesi genetikçi Jonathan Sebat yorumlamıştır. Ancak genomun sadece % 2'si protein kodlayan alanlardan oluşur. Sebat, DNA'mızın daha önce “önemsiz DNA (Junk DNA)” olarak adlandırılan büyük oranda kodlamayan kısmının otizm araştırmalarında şimdiye kadar sürekli göz ardı edildiğini söyledi.
Sebat’ın ekibi özellikle gen ekspresyonunu düzenleyen kodlayıcı olmayan DNA bölümleriyle ilgilendi. Otizmli bireyleri, otizmli olmayan kardeşlerini ve ebeveynlerini içeren 829 ailenin bütün genom dizilerini araştırdılar. Bireysel DNA baz değişikliklerinin etkisinin değerlendirilmesi kodlama yapmayan bölgelerde özellikle daha zordur. Bu sebeple yapısal varyant diye tanımlanan büyük DNA dizilerinin ters çevrildiği, kopyalandığı veya silindiği gibi daha zorlu değişiklikler incelendi.
Her bireyin genomunda binlerce yapısal değişken vardır. Bu nedenle araştırmacılar en muhtemel görünen bir avuç düzenleme bölgesini incelemek için genetik varyasyonun bozulmaya neden olacağı bölgeleri anlamak için analiz bölgelerini daralttılar. Bu bölgeleri popülasyonun beklenenden daha az farklılık gösterdiği bölgeleri bularak seçtiler; buradaki genetik değişikliklerin zararlı olabileceğini öne sürdüler. Bu genetik değişiklik olan bölgeler, beyin gelişimi sırasında gen aktivitesini düzenlemeye ve genlerin transkripsiyonunu başlatmaya dâhil olan bölgeleri içerir.
Bilim insanları bu bölgelerdeki yapısal değişkenlerin ebeveynlerden çocuklara geçen otizm ile ilgili olup olmadığını araştırıyor. Araştırmacılar genelde otizm ile ilgili olan genin anneden geçtiğini varsaydılar. Bunun nedeni, kadınlarda otizm oranının erkeklerdekinden çok daha düşük olması ve bu sebeple kadınların aynı genetik risk faktörlerini taşıyarak hiçbir otizm belirtisi olmadan çocuklarına geçirebilecekleri düşünülmüştür. Bu sebeple bir anne bu geni oğluna aktardığında oğlu aynı şekilde kendini koruyamayacağı için etkileri farklı olacağı düşünülmüştür.
Araştırma grubu, bir annenin yalnızca yapısal değişkenlerinin yarısını –yalnızca şansa dayalı bir oran ile- otizmli oğluna geçirebileceğini bu nedenle anneden gelen değişkenlerin otizm ile ilgili olamayacağını buldu. Fakat şaşırtıcı bir şekilde, babalar değişkenlerinin %50'sinden fazlasını çocuklarına geçiriyorlar. Science dergisindeki rapora göre bu, otizmli çocukların düzenleyici bölgelerdeki risk varyantlarını babalarından aldıklarını annelerinden miras almadıklarını ileri sürüyor.
Sebat’ın ekibi bu sonucun ortaya çıktığını kontrol etmek için daha büyük, 1771 aileden oluşan ikinci bir grup ile testi tekrar etti. Bir kez daha, otistik çocuklar babalarından annelerinden daha fazla yapısal değişkenler aldı, bu değişkenin etkisinin ölçüsü ikinci örnekte büyük değildi.
Sebat, “Bu, daha önce varsayılanların tam tersi” diyor. Peixoto, babalık önyargısını da şaşırtıcı buluyor, ancak otizmin kodlamayan bölgelerde daha belirgin olacağından şüpheleniyordu. Protein kodlayan bölgelerdeki mutasyonlarla karşılaştırıldığında, düzenleyici bölgelerdeki varyantlar genellikle “daha küçük fakat birbirinin etkisini arttırarak bozulmalara neden olur. Etkiniz küçük olduğunda, onu kuşaktan kuşağa aktarmanız çok daha muhtemeldir.”
Sebat, bu sonuçlara dayanarak, annelerin kodlama bölgelerini etkileyen mutasyonlara maruz kaldıklarını bu sebeple kadınların korunduğunu, babaların kodlamayan bölgeleri etkileyen varyantlara geçtiği için otizmin ortaya çıktığı daha karmaşık bir model önerir; etkileri çok daha hafiftir fakat annelerin risk değişkenleriyle birleştiğinde semptomlara neden olabilir.
New York'taki Mount Sinai'daki Icahn Tıp Okulu'nda moleküler bir genetikçi olan Dalila Pinto, çalışmanın “çok bilgilendirici ön bulgular” sağladığını söyledi. Sonuçların daha büyük genom veri tabanlarında çoğaltılıp çoğaltılmayacağını ve ek değişkenlerin tanımlanıp tanımlanmayacağını görmek istediğini belirtti. Hemfikir olan Peixoto, bu araştırmanın hala erken aşamada olmasına rağmen farklı yönlere kapı(lar) açtığını söyledi.
Kaynak: Tıklayınız